Eklenme tarihi 20 Mayıs 2022
ABONE OLEDEBİYAT DURAĞI ALİ AYÇİL’İ AĞIRLADI
Edebiyat dünyasından pek çok ismi meraklılarıyla buluşturan “Edebiyat Durağı” programının bu ayki konuğu şair ve yazar Ali Ayçil oldu. Ayçil, edebiyata ilişkin görüşlerini ve yazarlık serüvenini ele alarak sevenleri için “Usta Konuşmak İstiyor” adlı kitabını imzaladı.
“Edebiyat Durağı”nın bu ayki konuğu şair ve yazar Ali Ayçil oldu. Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde edebiyatseverlerle buluşan Ayçil, edebiyata ilişkin görüşlerini paylaşarak “Usta Konuşmak İstiyor” adlı eserini imzaladı. Ayçil, program kapsamında gençlerin sorularını da yanıtladı.
İNSANIN BİLYESİ ÇOCUKLUĞUDUR
Konuşmasına Edip Cansever’in “İnsan Yaşadığı Yere Benzer” sözüne atıf yaparak başlayan Ali Ayçil, “Yazmaya başladığınızda yazarlığınızın, şairliğinizin belli bir aşamasından sonra siz dönüp ‘Ben kimim?’ diye kendinize bakarsınız. ‘Gerçekten ben ne yazıyorum?’ ‘Benim yazdığım şeylere beni çeken nedir? diye kendinize soruyorsunuz ve şunu anlıyorsunuz: Ben bunu kendi üzerimden anlatıyorum. Beyoğlu’nda gece vakti işlenen bir cinayeti kolay kolay anlatamam. Bunun sebebi polisiye konularına yeteneksizliğimden değil, çocukluğumun öyle kaotik bir ortamda geçmemiş olmasından. Ben ne zaman bir şeyleri ferah bir şekilde anlatmaya kalksam dağlar, kavak ağaçları, bozkırlar, su söğütleri, küçük mahalleler, kına yakan kızlar yani insan sonradan kesin olarak sadece beden olarak büyür, aslında büyümez. İnsanın bir bilyesi vardır ve her yere o bilyeyle yuvarlanır. İnsanın bilyesi çocukluğudur. Mesela 30-40 yaşlarınızdaki heyecanlarınız, korkularınız, tedirginlikleriniz, başarısızlıklarınız… Hiçbir şey 12 yaşından sonraki olaylarla ilgili değildir. Çocukluğunuzda hangi taşlar düştü ve hangi dalgalanmalar olduysa hayatınız boyunca sizde dalgalanmaya devam edecektir. Coğrafya bu anlamda bir bilinçaltı kaderidir” ifadelerini kullandı.
HÜZÜNLÜ VE KARAMSAR BİR YAZARIM
Hüzünlü ve karamsar bir yazar olduğunu belirten Ayçil, “Bunu bazen kendime soruyorum. ‘Neden hep karamsarlık var diye?’ Bu da benim çocukluğum ile ilgili bir şey. Çünkü sonradan çok karamsar olacak şeyler de yaşamadım. Tabiatımız çocukluğumuzda şekilleniyor ve biraz da genetik var. Bilinçaltımızı çocukluk oluşturuyor. Daha derinini genetik oluşturuyor. Yani anne babanın ruh hali çocukta bir şekilde ortaya çıkıyor. Onun için büyük aileler ve dünya aristokrasileri evliliklerde çok ince hesaplar yapmışlardır. Yani genetiği bilmezlerdi eskiden ama davranışlardan, psikolojiden ve ondan ortaya çıkacak neslin kararlarını verirlerdi” diye konuştu.
EDEBİYAT KÜÇÜK İNSANI KAHRAMAN YAPAR
Tarih bölümünden edebiyata yönelişine ilişkin soruyu yanıtlayan Ayçil, “Tarih, hükümdara yönelir. Edebiyat ise zayıf ve çelimsize yönelir. Edebiyat, tarihin zulümle boyadığı alanı adaletle yeniden boyamaya çalışır. Edebiyat küçük insanı kahraman yapar. Örneğin Orhan Pamuk’un ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ adlı eserinde Bozacı Mevlüt diye bir kahraman var. Bu şehirde bir sürü bozacı görmüşsünüzdür. Gece mahallerimizde bir sürü bozacı geçer. Bunların isimleri yoktur. Kaybolur giderler ama yazar Bozacı Mevlüt diye bir kahraman ortaya çıkardı. Alelade hayatın içinden onu aldı ve o bizim için alelade olmaktan çıktı. Bir adı, duyguları var. Onun için benim edebiyata bakışım, edebiyat fikrim, felsefem edebiyatı tarih tarafından ideolojiler tarafından uyutulan sıradan özneyi anlatmadır. Dünyada en zor şey de sıradan gibi görünen bir insanın iç dünyasıdır. Yani bir ülkeden çok daha geniştir, burada oturanların iç dünyası” dedi.