Eklenme tarihi 30 Kasım 2024
ABONE OLESENLİK SEMPOZYUMU KÜLTÜR VE SANATIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜNÜ ELE ALDI
Esenler Belediyesi tarafından “Şehirde İyilik” temasıyla düzenlenen “Esenlik Sempozyumu” farklı başlıklarda düzenlenen oturumlarla devam ediyor. Sempozyumun birinci gününde gerçekleşen “Kentte Kültür ve Sanatın İyileştirici Gücü” oturumunda, kültür ve sanatın şehirlere olan etkisi ele alındı.
Esenler Belediyesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğiyle 29-30 Kasım tarihlerinde “Şehirde İyilik” temasıyla düzenlenen Esenlik Sempozyumu, çeşitli başlıklarda düzenlenen oturumlarla devam ediyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kongre Merkezi’nde gerçekleşen sempozyumun ilk gününde gerçekleşen “Kentte Kültür ve Sanatın İyileştirici Gücü” oturumu, kültür ve sanatın şehirlere olan etkisini kapsamlı bir şekilde ele aldı. Esenler Belediye Başkan Yardımcısı Dr. Hasan Taşçı’nın moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikalar Kurulu Üyesi, Yazar Prof. Dr. Ümit Meriç, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner, Türkiye Tasarım Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Fehmi Bilge ve Yeni Şafak Gazetesi Kültür Sanat Editörü, Gazeteci Ayşe Olgun ise konuşmacı olarak katıldı.
İSTANBUL’A OLAN AŞKIMIN TEZAHÜRÜ
Prof. Dr. Ümit Meriç, “İstanbullu Olmanın 34 Altın Kuralı” başlıklı konuşmasında İstanbul’un 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilmesiyle birlikte ‘Neler Yapabilirim?’ diye düşündüğünü belirterek bir kitap hazırlamaya karar verdiğini söyledi. İstanbul’un dünyanın en çok ziyaret edilen ve hakkında en çok hatıra bırakılan şehir olduğunu sözlerine ekleyen Meriç, “Seyyahların Aynasında İstanbul’ adında bir kitap hazırladım. O dönem Asya- Avrupa Yüzme Maratonuna da katıldım. Yüzme hocasından ders aldım ve Kanlıca’dan Boğaz’a atlayan 800 kişiden biri olarak İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçtim. Su hizasında İstanbul bambaşka bir güzellikte görünüyor. Hakikaten şehirle suyun içinde kaybolma tecrübesini yaşadıktan sonra kendimi daha da İstanbullu hissettim. ‘İstanbullu Olmanın 34 Altın Anahtarı’ da benim yine İstanbul’a olan aşkımın tezahürlerinden birisi olarak bundan 20 sene önce hazırlandı. Gençlerimiz hala bu anahtarla İstanbul’dan içeri girmeyi başaramıyorlar. Şehir dünyanın bir realitesi. Dünyada 2,5 milyon şehir var. Türkiye’nin yüzde 93’ü şehirlerde yaşıyor. Ülke olarak artık şehirleşmiş bir toplumuz” ifadelerini kullandı.
KENTİN ÖNEMİ KÜLTÜR VE SANATLA ÖLÇÜLÜR
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Genel Müdürü Görgün Taner ise “Kültür ve Sanatın Toplumsal Rolü: Sanat Sadece İyileştirir mi?” adlı tebliğinde kültür sanatın yaşadığı talihsizliğe değinerek “Öncelikler sıralaması yapıldığında belediyelerde kültür sanat hep alt sıralardadır. Bir kentin önemi de kültür ve sanat alanında yaptıklarıyla ölçülür. Geçmişiyle, mirasıyla ölçülür. Bu anlamda bu sempozyumda kültür ve sanata alan açtığınız için teşekkür ediyorum. Kentsel yaşam kalitesi diye bir şeyden bahsediyoruz. Kentlilik kültürünün gelişmesi açısından bunların konuşulmasını çok önemsiyorum. Geçmiş tabi ki çok önemli, ondan ders alalım ama yeni dünyanın koşullarını da unutmayalım. Bizim artık onlara uyum sağlamamız gerekiyor. Kentlilik ve İstanbulluluk denen şey bizle ilgili getirdiklerimizin yanı sıra bu şehirde karşılaşacaklarımızın, yeni bir dünyanın oluşumunda bizim ona ne katkımız olacağının da cevabını veriyor” diye konuştu.
YAŞANAMAYAN ŞEHİRLER ÜRETMEMELİYİZ
Türkiye Tasarım Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Fehmi Bilge de “Şehirlerin Birlikte İyileştirilmesinde Toplumsal Farkındalığın Önemi” konulu konuşmasında yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Bilge, “Şehrin problemlerini aslında hepimiz biliyoruz. Nasıl düzeltileceğini de biliyoruz. Önemli olan bunu yapacak pratiğe ve inada sahip olup olmadığınızdır. Biz tasarım düşüncesini, bunu pratiğiyle birlikte yapmaya çalışıyoruz. Kimlerle yapıyoruz? Bunun multidisipliner, katılımcı ve sürdürülebilir olmasına dikkat ediyoruz. Herkes depremden sonra faydalı bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bizim de uzmanlığımız konunun uzmanlarını bir araya getirmekti ve ‘Hatay için bir şeyler yapabilir miyiz?’ diye düşündük. Bütün bir şehri gönüllü olarak çalışmaya başladık. Şehrin planlarını yaptık. Orada bir ofis kurduk ve oradaki arkadaşlar da bu işin içine dahil oldu. Şehirlerde en önemli şey mavi, yeşil ve gri ilişkisidir. Depremden sonra sağlam kalmış ama yaşanamayan şehirler üretmek durumunda değiliz. Biz insan için şehir yapıyoruz” diye konuştu.
SANAT İÇ DÜNYAMIZA AYNA TUTTU
Oturumda “Sanatseverlere Kültür Sanat Etkinlikleri Şifa Oluyor mu?” sorusunun cevabını veren Yeni Şafak Gazetesi Kültür Sanat Editörü Ayşe Olgun ise şunları kaydetti:
“Bugün konser salonları, müzeler, sanat galeri gibi pek çok mekân sanatın şifa yüzüyle bizi buluştursa da unutmayalım ki şehrin tarihi sokaklarında dolaşmak, eski çarşılarda geçmişin izini sürmek, tarihi bir camide tefekkür etmek, eski bir çeşmeden su içmek ya da İstanbul siluetini bir ressamın tablosundan izler gibi vapura binip seyretmek de ruhumuza şifa. Kısaca sanat insanlık tarihinden bugüne bireyin iç dünyasına ayna tuttu, insan olduğunu hatırlattı, insan olmamızdan kaynaklanan yaralarını sağalttı, tekdüzeliğin gücünü kırdı ve bundan sonra da şifa olmaya devam edecek. Ben inanıyorum ki şehir hayatında kültür sanat etkinlikleri takip edenler ya da sanatla ilgili bir ilgi alanı oluşturan insanlar şehrin ve günlük yaşamın stresinden daha kolay başa çıkıyor. Günlük hayatın içinde sıkışıp kalmıyor.”