Konuşma Adabı – Âdâb-ı Makâl
“Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.” – Ludwig Wittgenstein –
Çağın düşünürleri iletişimin bir mucize olduğunu söylediler. İnsanların kendilerini yegane ifade aracı olarak konuşmaya hasrettikleri günümüzde, tersine yalnızlıklar katmerleşiyor. Görünürde teknik donanımın da yedeğinde varmış gibi görünen iletişim ruhlarda gerçekleşmiyor. Konuşma bunun için mucize. Bu mucizeyi 1588 yılında kaleme alınmış Âdâb-ı Makâl-Konuşma Âdâbı bütün ayrıntılarıyla ele alıyor. Konuşmanın temelinde yer alan kalbin niyetleri, ruhun psikolojik süreçleri ve bu niyet ve süreçlere eşlik eden duygu ve düşünceler, haller bunlardan bazıları. Sadece akıl ve düşünceden doğan konuşma bencilliğin ve şiddetin avukatlığına dönüşebiliyor. Çağımız önce davranışlardaki şiddeti tanıdı, şimdilerde de yayılarak söze kadar yükselişini. O zaman konuşma için akıl ve bilgi dışında başka ölçütler bulmamız gerekiyor. Konuşma Âdâbı bu ölçütleri duyuran bir eser. Konuşmanın önce bireysel sonra da toplumsal iyiliğin taşıyıcısı olmasının iç şartlarını gösteriyor.