İstanbul Şehir Tarihi ve Mimarisi
“İstanbul bir şehirdir, herhangi bir şehir değil.” Karoly Kos Karoly Kos, 1902’de Budapeşte Teknik Üniversitesi’nin Mimarlık Bölümü’ne girer. Zamanın tanınmış profesörlerinden ve önde gelen mimarlarından ders alan Kos, yeteneklerini geliştirme olanağı bulur. Üniversite’deki başarılı çalışmaları ile dikkatleri üzerine çeken Kos kısa sürede tanınmış bir mimar olur.Nitekim 1915’te askere çağrılan Kos cepheye değil onun yerine İstanbul’ a gönderilir. Onun buradaki görevi Bizans ile Türk mimarisini incelemektir. Karoly Kos, kendisine görev olarak her şeyden evvel Avrupa’da yeterince bilinmeyen, gereği gibi tanınmayan Osmanlı-Türk mimarisini araştırmak, incelemek ve onun özelliklerini ortaya koymak olarak belirler. Bu konuda o güne kadar yazılmış eserlere dayanarak yapıları yerinde inceler ve bunlara gözlemlerini, düşüncelerini de katarak bu alandaki çalışmalarını üç ana grupta toplar. Birinci grubu Bizans kiliseleri ile Türk camileri oluşturur; ikinci gruba mezarlıklar ile türbeler dahildir ve son olarak da Konstantinopolis’in ve de İstanbul’un dünya mimarisindeki yeri ve önemi üzerinde durmuştur.