Öneri ve Talep Formu

Dünyada Kentsel Dönüşüm

Sanayi Devrimi’nin ardından sanayi bölgelerindeki yoğun göç kentlerde politik, toplumsal ve ekonomik değişimleri beraberinde getirdi. Giderek kalabalıklaşan Avrupa’da işçi sınıfının yaşam koşullarındaki olumsuz durum şehir planlayıcılarını harekete geçirdi ve kentsel dönüşüm fikrinin ortaya çıkmasını sağladı. Böylece kentsel dönüşüm, batılı ülke kentlerinde çöküntü alanlarının yeniden canlandırılmasına yönelik çalışmalar yapılmasıyla başlamış oldu.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşın yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak için yapılan planlamalar, İkinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle daha gerekli hale geldi.

İkinci Dünya Savaşı ile beraber şehirlerdeki büyük yıkımlar yeniden inşa sürecini başlattı. Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda tahribat görmüş şehirlerini yeniden oluşturma yoluna gitti. Yeniden inşa sürecinde kültürel ve tarihsel değerleri koruma ön plana alındı.

20. yüzyılın ilk yıllarında İngiltere’de “Yeni Kentler Hareketi”ne paralel olarak “Modernist Hareket”, kentlerin yenilenmesi ile ilgili stratejilere önderlik etti. Modernist Hareket ile kentin sağlıksız bölümlerinin yıkılması ve yerine daha çok yeşil alan ile yüksek yapıların inşa edilmesi üzerine odaklanıldı.

1960’lar ve 1970’lerin başında kentsel iyileşmelere toplumsal, ekonomik ve yapısal iyileştirmeler  de eklendi. 1960’lı yıllarda kenar mahalleleri ile kent çeperlerine öncelik verildiği görüldü. 1970’li yıllarda kentle ilgili politikalar kentsel yoksulluk, konut ihtiyacı, işsizliğin artışı ve uzun dönemli olması gibi konular üzerinde yoğunlaştı. Yerel halkın katılımcı olduğu politikalar benimsenmeye başlanarak kentsel dönüşümün sosyal boyutu ön plana çıkarıldı.

1980’lerde ise bu iyileştirmelerin merkezinde kentlerin atıl alanlarının ekonomik olarak canlandırılması vardı. Bu dönemde kentsel dönüşüm projelerinin çoğu kamu ve özel sektörün iş birliğinde gerçekleşti.

1990 sonrasında ise kentsel dönüşümdeki en yaygın model kentsel iyileştirme ve yeniden canlandırma oldu. 1990’lı yıllardan sonra ise karşılaştırmalı politikalara ve bütünleşik uygulamalara yönelmeye başlanmıştır. Kamu, özel sektör ve sivil toplum ortaklığı ile oluşturulan kentsel dönüşüm projeleri, topluma odaklanarak bölgesel ve ulusal bir bakış açısı kazandı.