Eklenme tarihi 7 Mayıs 2018
ABONE OLMahalle Korunursa Aile Korunur
Türk ailesinin korunmasının mahallenin korunmasından geçtiğini söyleyen Yusuf Kaplan, "Mahallede, Müslümanca bir şehrin nasıl inşa edildiğini, insanların birbirlerine nasıl ışık saçtığını görürüz" dedi.
Türk ailesinin korunmasının mahallenin korunmasından geçtiğini söyleyen Yusuf Kaplan, “Mahallede, Müslümanca bir şehrin nasıl inşa edildiğini, insanların birbirlerine nasıl ışık saçtığını görürüz” dedi.
Esenler Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü’nün düzenlediği “Yusuf Kaplan ile Fikir Atölyesi” programı, Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Gazeteci Yusuf Kaplan programda, dünyaya hakim olan post modern kültür ve mahallenin önemi üzerine konuştu.
POST MODERNİZME BİR TEK TÜRKİYE DİRENİYOR
Dünyada bütün dünyayı kasıp kavuran ve önüne katıp sürükleyen bir post modern kültür olduğundan bahseden Kaplan şöyle konuştu:
“Bu kültür, hakikat ve Tanrı fikrini kabul etmeyen, insanın insani özelliklerini sadece nefsi özelliklere indirgeyerek var eden bir kültür. Bu bir haz kültürüdür. Tüm temelleri ve tüm inançları sarsıyor, sadece insanların tüketimin kölesine dönüşmesine yol açıyor. Bu kültüre karşı bir dünya görüşünü sadece Müslümanlar ortaya koyuyor. Dinin hayattan çekildiği bir süreç hakim şu an tüm dünyaya. Biz üzerimize gelen, bizim İslâm’la ilişkimizi sakatlayan bu fırtınayı dindirebiliriz. Dünyanın hiçbir yerinden bu post modern çözücü, bütün değerleri değersizleştirici ve dolayısıyla hayatın içini boşaltan bu kültüre karşı dünyanın hiçbir yerinde bir direniş biçimi yok. Bu direniş sadece Türkiye’de var. Tarihin akışını değiştirecek şeyi biz yapabiliriz. Bunu ben İslâm dünyasındaki başka bir cemaatin yapmasını beklemiyorum. Bu kültür dalgasına bizden başka kimse hem engelleyemez hem de bir karşı dalga oluşturamaz. 15 Temmuz en iyi örneklerden birisidir.”
MAHALLE KENDİMİZİ İNSAN HİSSETTİĞİMİZ YER
Ailenin kurtarılmasının yolunun mahallenin kurtarılmasından geçtiğini söyleyen Kaplan sözlerine şunları ekledi:
“Mahalle bizim kendi dünyamızı, şehrimizi dolayısıyla inandığımız şeyleri hayata geçirebildiğimiz ve yaşadığımız yer. Mahalle kendimizi insan hissettiğimiz yer, kent ise bir sürü site ve rezidanslarıyla var olan bir yapı. Batı’ya gittiğimizde onların tarihi mekanlarını koruduğunu görüyoruz ama o mekanlarda da bir ruh yok. Bizim mahallede yaptığımız şey bir ruh sunmak. Bizim yaşadığımız modernleşme öncesi mahalleler aklınıza gelmeli. Mahallede, Müslümanca bir şehrin nasıl inşa edildiğini, insanların birbirlerine nasıl ışık saçtığını görürüz. Tarihin ruhunu, dokusunu, havasını, suyunu o tarihi yapıtlar taşıyamıyor. Binaların tabiatla bağları kopuyor, insanın kendi tabiatıyla bağları kopuyor. İnsan tabiatla ilişkisini kopardığı zaman gayri tabileşecektir. İnsan toprakla ilişkisini kestiği zaman tevazusunu yitirir. Toprağın yerini beton aldığı zaman insan ruhsuzlaşır. “