Eklenme tarihi 29 Eylül 2017
ABONE OLEtnik Kimlik, İslâmi Kimliğin Önüne Geçmemeli
Esenler'de düzenlenen Fikir Atölyesi'nde konuşan Yusuf Kaplan, "Etnik kimlik, İslâmi kimliğin önüne geçti. Bizim daha fazla parçalanmaya değil, bütün yapay sınırları zihnen ve fiilen parçalamaya ihtiyacımız var" dedi.
Esenler’de düzenlenen Fikir Atölyesi’nde konuşan Yusuf Kaplan, “Etnik kimlik, İslâmi kimliğin önüne geçti. Bizim daha fazla parçalanmaya değil, bütün yapay sınırları zihnen ve fiilen parçalamaya ihtiyacımız var” dedi.
Esenler Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü’nün düzenlediği “Yusuf Kaplan ile Fikir Atölyesi” programı, Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Kaplan, programda Müslümanların birleşmesi gerektiğine ve Müslüman şehirlerin inşa edilmesini gerektiren sebeplere değindi.
İSLÂM DÜNYASININ BİRLEŞMEYE İHTİYACI VAR
Müslümanların birlik içinde olmaları gerektiğini söyleyen Kaplan, “30 senedir yaşadığımız ırkçılık tavan yapmış durumda. Etnik kimlik, İslâmi kimliğin önüne geçti. Bizim daha fazla parçalanmaya değil, bütün yapay sınırları zihnen ve fiilen parçalamaya ihtiyacımız var. Daha fazla parçalanmaya değil toparlanmaya, bütünleşmeye, emperyalistlerin zihnen ve fiilen işgal ettikleri coğrafyamızı ve zihinlerimizi İslâmileştirmeye ihtiyacımız var. Yaşadığımız sorunu çok iyi tespit etmemiz lâzım. Biz bir şey yapacaksak, ülkenin veya bölgenin geleceğiyle ilgili sorunun ne olduğunu tespit ederek hareket geçmemiz lâzım. Müslümanların, etnik kimliklerini İslâmî kimliğin önüne geçirmeleri kendi ayaklarına kurşun sıkmaları anlamına gelen büyük bir felâkettir” şeklinde konuştu.
MÜSLÜMANCA ŞEHİRLER KURALIM
Müslümanca şehirlerin kurulması gerektiğini belirten Kaplan, “Müslüman şehirler yok artık. Müslüman şehir, Hz. Peygamber’dir. İstanbul’a kadar İslâm medeniyetinin bütün kurucu ve koruyucu şehirleri, henüz anlaşılamamış ve yeniden keşfedilerek insanlığa sunulmayı bekleyen muazzam örneklerle doludur. İçinde yaşadığımız çağı tanımlamamız lazım. İslâm dünyasının halkları, ‘yeniden Müslüman Zihni’ne ve Müslümanca Yaşama Zeminine nasıl ulaşabiliriz’ hayatî sorusunun izini sürmek yerine, başka soruların izini sürerlerse, felâkete sürüklenmekten başka bir şey yapmış olamazlar. Müslüman zihni ve Müslümanca yaşama zemini tesis edildiğinde, sadece İslâm dünyası değil, dünya da Sulh Yurdu’na dönüşecektir. Farklı dinlerin, kültürlerin, felsefelerin, mezheplerin, ırkların bütün farklılıklarını koruyarak yaşayabildikleri bir dünyayı yalnızca Müslümanlar armağan edebilmiştir insanlığa” ifadelerine yer verdi.