Eklenme tarihi 4 Mart 2019
ABONE OLAhlâk Cinsiyet Ayrımı Gözetmez
Edep ve Ahlâk Sohbetleri'nde konuşan Mutasavvıf Yazar Ömer Tuğrul İnançer, "Erkek yaparsa zampara, kadın yaparsa iffetsiz oluyor gibi bir algı var. Ahlâksızlık yapan kişilerde cinsiyet ayrımı gözetilmez" dedi.
Edep ve Ahlâk Sohbetleri’nde konuşan Mutasavvıf Yazar Ömer Tuğrul İnançer, “Erkek yaparsa zampara, kadın yaparsa iffetsiz oluyor gibi bir algı var. Ahlâksızlık yapan kişilerde cinsiyet ayrımı gözetilmez” dedi.
Esenler Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü’nün düzenlediği “Edep ve Ahlâk Sohbetleri”, Mutasavvıf Yazar Ömer Tuğrul İnançer’in anlatımıyla YTÜ Otağ-ı Hümayun’da gerçekleşti. Ahlâkın hayatımızdaki eylemlerde geniş bir kapsamı olduğuna değinilen ve toplulukların geleneklerini İslamiyet’e uyarlamaları üzerine bir sohbet gerçekleştirilen programa, vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.
AHLÂK HERKES İÇİN
“Ahlâk, doğru davranışların prensibini tespit etmekse; edep, doğru davranışın kendisidir” diyen İnançer, “Bu tarife bakılırsa Kur’an da bir prensipler kitabıdır. İçerisinde hikayeler ve tarih vardır. Ad Kavmi, Semud Kavmi gibi kavimlerin çöküş sebebini ahlâksızlık olarak anlatır” yorumunu yaptı.
Ahlâk kavramının günümüzde cinsiyete hapsedilmiş durumda olduğunu aktaran İnançer, ahlâkın yegane unsurunun bunun üzerine temellenmemesi gerektiğini söyleyerek şunları aktardı:
“Emanete hıyanet edenlerin, yalan söyleyenlerin, verdiği sözde durmayanların yaptığı da ahlâksızlıktır. Toplumda sadece zina yapanlar ahlâksız gibi bir algı var, meselenin aslı öyle değil. Bu saydığım şeylerin hepsi aynı ahlâksızlık boyutundadır. Toplumda bir de bu ahlâksızlıkların işlenişinde cinsiyet ayrımı var; erkek yaparsa zampara, kadın yaparsa iffetsiz oluyor, ne münasebet! Hangi zihniyet bunu bize aşıladı bilmiyorum. Ahlâksızlık yapan kişilerde cinsiyet ayrımı gözetilmez. Toplumun bu konudaki yaklaşımı çok yanlış. Peygamber Efendimiz Dönemi, Ashab-ı Kiram Dönemi ve sonrasında gelen nesillerde yalnızca Kur’an prensipleri ve Efendimiz’in fiilleri yegane örnekti. Fakat daha sonra özellikle Hz. Ömer döneminde İran, Yemen ve Mısır’ın Müslüman olması ve bunlardan sonra gelen dönemdeki fetihlerde putperestlerin, ateşperestlerin Müslüman olmasıyla birlikte bu topluluklar kendilerince ahlâk zannettikleri prensipleri dinin içine katmaya başlamışlar ve bu dönemden sonra bozulmalar başlamış. Bu ülkelerde yaşayanlar Müslüman olsalar da, yabancı gelenekleri sahip olan bu kişiler ahlâki prensiplerini Kur’an ve hadisle bağdaştırmaya başladılar ve bu durum hala devam ediyor. İslam ahlâkçıları toplulukların İslam’a aykırı olmayan gelenekleri için ‘Müslümanlar uymakla yükümlüdür’, dediler. Örneğin; bir toplum bizim geleneğimizde düğünlerimizde yemek verilir ve şarap içilir’ derse, Müslümanlığa uygun olmayan şarap içme kısmı gelenekten çıkarılırsa, düğünde yemek yemenin İslamiyetle uyuşmayan bir yanı kalmaz. Bu prensip İslam’ın birinci asrından itibaren hala on üç asırdır devam eden ana prensiptir. Yani örflerde İslamiyet’e uygun bulunmayan şeyler içlerinden çıkarılarak örfler Müslümanlığa uyarlanabilir. Dolayısıyla her meselede ayet ve hadis arayanlar bu meseleyi bilmiyor demektir.”