Tamer Yiğit
Tamer Yiğit, Ses dergisinin açtığı kapak yüzü yarışmasında elde ettiği birinciliğin ardından film yapımcılarının dikkatini çeker ve oyunculuk kariyeri başlar. Sinemaya adımını attığı 1960’lı yılların başından itibaren çoğunlukla toplumsal statü ve sınıf ayrımı gibi meselelerin gölgesinde yeşeren aşk öykülerinin yıldızı olarak yükselir. Peş peşe çekilen bu filmlerde mütemadiyen gerçekleşmesi hayli güç olan ancak aşıkların eninde sonunda bir yolunu bularak bir araya gelebildikleri hikâyeler anlatılır. Araya birileri girer, aldatmalar ve ihanetler yaşanır, tuzaklar kurulur, yangınlar, kundaklamalar gerçekleşir ama nafile. Tamer Yiğit, karşısına ne tür bir engel çıkarsa çıksın mücadelesini hep bildiği yolda, saf ve temiz bir delikanlı olarak ve de doğruluktan yana sürdürür.
İlk uzun metraj sinema filmi deneyimi Türk sinemasının iki büyük oyuncusuyla birliktedir üstelik. Sadri Alışık ve Belgin Doruk ile yer aldığı “Daima Kalbimdesin” filminde kırk yıllık bir oyuncu edasıyla akıllara kazınan bir performans sergiler. Bir çiftlik evinde çalışan kimsesiz Cevat ile evin Avrupalar görmüş, zengin, güzel ve kültürlü kızı Handan arasındaki aşkı konu edinen film, sınıfsal farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan badirelerin atlatılmasıyla beraber mutlu sonla biter. Aşkını döşeğinin altına sakladığı kuru bir çiçekte simgeleştiren Cevat, mücadeleci karakterinin yanına duygusallığını da ekleyerek sonraki yıllarda karşısına çıkan benzer aşk senaryoların aranan oyuncusu olur.
Yakışıklı oyuncunun sonraki filmlerinde de yine sınıfsal çatışmalar ve bunun sonucunda ortaya çıkan muhtelif zorluklar ön plandadır. “Çapkın Kız” adlı filmde Türkan Şoray ile kamera karşısına çıkan Yiğit, bu kez zengin bir evin şoförü olarak işe başlayan genç ve gururlu Ekrem’e hayat verir. Şoförlüğünü yaptığı Suna’ya kalbini kaptırınca her zamanki gibi olayların gidişatı değişir. Kalabalık bir oyuncu kadrosuyla dikkat çeken filmde, Yeşilçam sinemasına özgü, o her şeyin birdenbire geliştiği masalsı sonlardan biri vardır.
Tamer Yiğit 1965 yılında gösterime giren “Hepimiz Kardeşiz” adlı bir sonraki filminde Cüneyt Arkın, Hülya Koçyiğit ve Aliye Rona gibi oyuncularla beraber çalışma şansı bulur. Köyün ağası ile idealist bir öğretmen arasında yaşanan çatışmanın ortasında filizlenen kırılgan bir aşk hikâyesinin de aktarıldığı “Hepimiz Kardeşiz”, cehaletin karşısına eğitimi yerleştirerek feodalizmi eleştirir, taşrada aydınlanma meselesinin ön plana çıkarıldığı önemli filmlerden de biri olur.
Sonraki yıllarda aşk filmlerinin yanı sıra “Zorro”, “Maskeli Beşler” ve “Kara Pençe” gibi birtakım avantür ve vurdulu kırdılı filmlerde boy gösteren Tamer Yiğit, aksiyon filmlerinde de rüştünü ispatlamayı başarır. Aşk, intikam ve ihanet öyküleri, gerçeklerin ortaya çıkması için canını dişine takan insanların amansız mücadeleleri, işlediği suçlardan dolayı yakalanmamak için kaçan karakterler ve bitmek bilmez adalet arayışları… Yeşilçam sineması denildiğinde aklımıza gelen hemen her temada onun yüzünü de bir çırpıda hatırlar ve pek çok filmi onun usta işi oyunculuğuyla anarız. Bir bakıma eğer bir filmde Tamer Yiğit varsa orada muhakkak bir kavga ve bir umut da vardır diyebiliriz.